Everest'e dokunmak-2 & Tibet sonrası Nepal + Hindistan




11 Mayıs Pazar:  Tibet sınır kapısı, X-ray’lar, sıkı kontroller, her şey dijital, bir retina kontrolü yapmadıkları kalıyor... Köprü üzerinden Nepal’e geçerken, zaman makinasıyla yüz yıl geriye gidiyoruz sanki. Gümrük kapısı varla yok arası... ister pasaportunla kontrole gönüllü giriyorsun, ister girmeyip, yürüyüp geçiyorsun. Memurlar pasaportları önlerindeki formlara “elle” işliyorlar. Bilgisayar buralara daha gelmemiş.
 Neyseki, önceden sınır kapısında karşılanmayı ayarlamıştık. Uçurumların kenarından, iki aracın yan yana zor geçeceği,  delik deşik yollardan bata çıka ilerlemeye başlıyoruz. Böbrek taşı düşürmek için bire bir. Aramızda şakalaşıyoruz. Çin’in buraya da “medeniyet” getirmesi lazım.. 
Bir süre geçtikten sonra, Minibüs’ün tepesine tırmanıp, yolculuğa yukarıdan devam etmek. Sanki rollercoster’dayız. Küçük köylerden geçiyoruz, virajlı yollardan iniyoruz da iniyoruz. Biz alçaldıkça yemyeşil dağlar tepemize tepemize dikilmeye başlıyor. Harika ormanlar, güldür güldür akan nehirler... Bizim minibüs üstü macerası, karşıdan gelen bir polis arabasının yolumuzu cart diye kesip, cezayı yapıştırmasıyla sonlanıyor. Nehrin üstündeki koca bir ip asma köprüde neşeli mola... Burası bungy jumping'cilerin favori mekanı...
Bugün hedefimiz Nagarkot, aşağı Katmandu vadisinde şirin bir dağ köyü. Öğleden sonra gibi otelimize varıyoruz. Nagarkot Country Villa... harikaaa bir yer. Dağın tam tepesinde, sımsıcacık bir mimari, geniş teraslar, vadiye bakan rahat odalar.. Tibet’te çok yorulmuştuk, burası hepimize mükemmel geliyor. Koşturmaca yok, acele yok. Bugün yavaşlama günü. Hep sohbet, hep muhabbet. Terasta manzaraya karşı harika öğle ve akşam yemekleri. Nepal’e güzel başlıyoruz.
Konaklama: Hotel Country Villa Nagarkot: Tartışmasız tüm seyahatin en güzel oteli... mükemmel
minibüsün üstünden

otelden gün doğumu
12 Mayıs Pazartesi: Otelimizin terasından gün doğumu muhteşem. Hemen yan terasta kalabalık bir yoga grubu derin meditasyonda. Bugün Nagarkot ile Balthali arasında zorlu bir trekking yapıyoruz.. Trek rehberimizle beraber uzun uzun dağ tepe yürüyoruz. Nepal’in harika doğası, bayraklı zirveler, yemyeşil çam ormanları, portakal bahçeleri, küçük köyler, tepelerden hızla akan nehirlere inen sarp keçi yolları, asma köprüler, canımızı çıkaran yokuş yukarı bindirmeler, imdadıma yetişen Matrix’in yüksek ritimleri... Yoruluyoruz, ama çoook iyi geliyor. Huzur, dinginlik, acelesizlik... Balthali de güzel bir otelde konaklama, harika öğle yemeği, bol bol manzara, 3-5-8 king, gece otelin sahibiyle “Almanca” oteli geliştirme egzersizleri. Ne absürd..ve ne güzel.
Konaklama: Blathali Village resort: Tepede, çok güzel manzaralı



Nagarkot Balthali trek

13 Mayıs Salı: Tekrar şehre dönüyoruz. Sabah felaket yolda araçla adım adım ilerlerken, ben minibüsün arkasından yürümeyi seçerim. Köy meydanında Alp tüm okullu çocuklara dondurma ısmarlar. Yavrum benim, altın kalplim. Güne iyi başlıyoruz. Bugün aşağı Katmandu vadisinde iki yer gezeceğiz. Bhaktapur ve Patan. Bhaktapur, meydanlarıyla, harika tapınaklarıyla, betonarmenin hışmına uğramamış kahverengi kiremetli yapılarıyla yüzyıllar öncesinde yaşıyor sanki. Bir Krishna ayininin ortasında buluyoruz kendimizi. "Hale Krishna" ezgileriyle hepimiz Nepallilerin arasına karışıp, “Nepal horonu” tepiyoruz. Çok eğlenceli yahu. Sonrasında ana meydanda Bhaktapur’un alameti farikası,tapınaktan devşirilmiş harika lokantada coşarak biralarımızı fondiplemek. Diplomatımız da "7 gün kirlenme" pahasına sürüye katılıyor. Öğleden sonra Patan. Katmandu’nun hemen yanı dibi. Buranın Durbar meydanı, Katmandu’dakinden çok daha güzel. Bu arada Bhaktapur ve Patan tapınaklarının tahta kirişlerindeki Kama Sutra’lar fantazilerimizde yeni ufuklar açıyor. Katmandu’ya, her şeyin başladığı Eco Resort Thamel oteline iki hafta sonra tekrar dönüyoruz. Arada ne çoook şey yaşandı...



Hale Krishnaaa


14 Mayıs Çarşamba: Sabah vakti herkes kendini Thamel'de alışverişe vuruyor. Öğlen meşhur farafelcimizde son bir ziyafet. Resmen dünü, bugünü ve yarını yiyorum. Ne acıkmışım ama. Tatlı sohbetler, muhabbetler. İyi ki bu üçlü bir araya gelmişiz. Yemekten sonra geçen seferden aşık olduğumuz Bodhanth tapınağının korasındaki harika roof’lu Padme oteline yollanıyoruz. Çok şanslıyız. Bugün Buda’nın doğum günü. Tüm Katmandu’nun, hatta Nepal’in kalbi burdan atıyor. Tapınağın çevresindeki kora, “haç yolu” tıklım tıklım. Bando mızıkılar, öğrenciler, herkes bir karnaval havasında saat yönünde dönüyor. Bir cafe’de budist rahiplerle tanışıyoruz. Tibetten geldiğimizi duyunca, pehlivan gibi olanın gözleri doluyor.”Yirmi senedir uzağım memleketimden” deyince Alp’in de gözleri doluyor. Otelin roofundan güneşi batırıyoruz. Budanın gözleri som laciverte bürünüyor, sonra tapınak ışıklandırılıyor, tüm meydan yak mumu alevinde cana bürünüyor, tekrar insanlara karışmak...Gecenin finali, herkes yattıktan sonra otelin terasında kalıp, “ANDA” olmak. Ey Bodhanth (Boodna), çok güzelsin. 
Konaklama: Padme hotel Bodnanth. Mükemmel lokasyon, tam sevgili Bodnath stupanın yanı dibi. Harika teras.


Buda'nın doğum günü









15 Mayıs Perşembe: Nepal’deki son günümüz. Bugün üçüncü chapter’a geçiyoruz. Büyük Hindistan macerası (faciası?)... Öğlene kadar oteldeyiz. Terasta yalnız başıma müzik eşliğinde Boodna’ylayım. Nepal’in bütün güzellikleri bu stupa’da birleşip, yüreğime işliyor. O kadar güzel ki, oturduğum yerden kalkamıyorum, ayrılamıyorum. 
Öğleden sonra Air India’yla Varanesiye uçuyoruz. 37 derecelik nemli bir hava karşılıyor bizi.  İlk gün Ganj nehri dibindeki en ünlü ghat olan Dasaswamedhghat’ın hemen üstüne konumlanmış bir guesthouse'da, ikinci gün de şehrin temiz bölgesinde daha iyi bir otelde kalacağız. Daha en baştan Hindistan bizi germeye başlıyor. Şöför yolu kaybediyor, araç duruyor çevremizi kılıksız herifler sarıyor, bagaj bir anda açılıyor, çantalar fora... biz dışarı fırlıyoruz. Meğer kalacağımız Shiri guesthouse’un adamı gelmiş yol göstermeye...bagaja destek atıyor. Otele yerleşip hinduların ölülerinin yakıldığı bölgeye (Harishchandra ghat) gidiyoruz. Keşler üstümüze atlıyor. Alttan üstten “bağış, bağış” diye taciz yiyoruz. Ulan bu iş tornavida sokmaya kadar gider mi. Resmen zor kurtarıyoruz kendimizi. Mide iyice bulanıyor. 
Akşam Hinduların gece ayini tam otelin önünde. Ayin, Ganj anaya her gece yapılmakta. Şansımıza bu akşam dolunay var. Seremoninin, Hindu ezoterik, ritüelik şifrelerini kırıyoruz. Sonra Shiva, Shakti’den girip diğer tüm külliyatlardaki teslis'lerden geçerek yükseliyoruz.Gece havasız, rahatsız...geçmiyor. 
Not: Ölülerin yakıldığı alanda yanınıza yaklaşıp da üç laf bir şey anlatmaya çalışanlara ve "gel abi daha iyi yerden seyrettireyim" diyenlere mesafeli olun. Yoksa ısrarlı bahşiş talepleriyle otelinize kadar peşinizden ayrılmıyorlar.
Konaklama: Shiri guesthouse. Varanasi'nin en merkezi lokasyonu, en büyük ghat'ın tam üstü. Müdürü yardımsever. Ama yemek memek yemeyeceksiniz.
Varanasi gece seremonisi

16 Mayıs Cuma: Sabah gün doğarken sandalla Ganj nehri, Varanasi turu. Ghat’lar, nehirde yıkanan genci, yaşlısı, kadını, erkeği yüzlerce kişi. Ölü yakma işlemleri 24 saat kesintisiz sürüyor. Napacaksın, kalabalık ülke. Sandaldan guesthouse’a kadar ara sokakların içinden yürüyüş. Offf her taraf pislik, çöplük, kutsal inekler sıça batıra gidiyorlar, ülkenin her yanından gelmiş yaşlı Hindu’lar orda burda sersefil ölümü bekliyorlar. En büyük düşleri yakılıp, Ganj’a karışmak ve nirvana...Hızla tası tarağı toplayıp öğlen olmadan diğer otele sıvışıyoruz. 
Hotel Rivatas, 4 yıldız. Ohh be, dünyaya döndük. İlk defa bir otelin yıldızlarını öpüyorum. Öğlen yan taraftaki bir “alışveriş” merkezine gidiyoruz, Pizza Hut’ta tıka basa yiyoruz, akşama aynı alışveriş merkezinde sinemada 3D Godzilla izliyoruz. Gerçekten dün aynı saatlarde neler yaşadığımızı hatırlayınca sürrealin dibine vurduk. 
Konaklama: Rivatas by ideal. İlk defa yıldızlı bir otelle kendimizi şımarttık. Dünden sonra ilaç gibi geldi. Yıldızlarını hakediyor, ama Varanesi merkezden uzak. 



Varanasi gün doğarken

17 Mayıs Cumartesi: Uçakla Agra. Otelimiz gayet iyi. Terasta havuz var. Don paça dalıyoruz. Sonra bir tuktuka üçümüz sıkışarak Taç Mahal’e gidiyoruz. Bu hintli polisler beni deli edecek. Havaalanında, orda burda, şimdi de Taç Mahal’in girişinde mıncık mıncık arıyorlar. Laa gidin işinize leyyn !. 
Taç Mahal dünyada aşka adanmış en görkemli abide olarak anılıyor. Şah Cihan Taç Mahal’i ölen eşi Banu’ya yapmış. Söylentiye göre, kendisi için de Taç Mahal’ın siyah mermerlisini nehrin karşısını yaptırtmak istemiş. Ama savurganlığından bıkan oğlu tarafından Agra kalesine hapsedilmiş ve kalan yıllarını Taç Mahal’e uzaktan bakarak geçirmiş.  Taç Mahal güzel, ama gün ışığında göz kamaştırıcı değil. Binbir gece masallarından beklediğimiz tılsımlı güzellik ancak akşama doğru saklandığı delikten çıkıyor. Her geçen an mabet renkten renge giriyor. Bizimkileri çıldırtmak pahasına gün batımını, inci beyazı kubbeye vuran son ışıkları ve Taç Mahal’in alacakaranlıktaki müthiş görüntüsünü sabırla bekliyorum. Beklediğime de değiyor doğrusu. Ancak bu kadar beklemenin öcü, gece çarşısından bir saat alışveriş yapılarak benden alınıyor😊 Taç Mahal’le beraber yeni seçilen dünyanın yedi harikasının sonuncusunu da görmüş oldum. Akşam otelde 10 aydır dünyayı gezen tatlı bir Türk çiftle muhabbet...Bir sonraki durakları Varanasi.  Korkuyorum valla, bu çıtı pıtıları orda çiğ çiğ yerler diye.

Konaklama: Atulya Taj. Taç Mahal'e iki kilometre. Terasından hem Taç Mahal'i seyredip, hem de havuz keyfi yapabiliyorsunuz. 





18 Mayıs Pazar: Sabah güneş doğarken Yamuna nehrine yürüyorum.  Ordan bir sandal alıp, Taç Mahal’in gün doğumundaki nefis nehir yansımalarını izliyorum. Ancak nehir felaket kokuyor, etraf sivrisinek kaynıyor, sandala çöplerden neredeyse binemiyorum. “Nepal’de ciddi bir turizm potansiyeli var ama kullanamıyorlar” diye düşünmüştüm. Hindistan, bunun bin beteri. Misal, Taç Mahal... Yahu kardeşim, böylesine bir yeri akşam ışıklandırsana... nehri temizlesene... gezi teknelerini koysana... insanlar hem yemeklerini yesinler, hem gece vakti Taç Mahal’i seyretsinler... karşı kıyıya otelli motelli bir turizm bölgesi inşaa etsene....Varanasi için on katını daha söyleyebilirim. 
Taksi tutuyoruz, sabah 8.00’de Delhi’ye doğru yola çıkıyoruz. Öğlen Delhi Hilton Garden Inn’deyiz. Öğleden sonra “metroyla” şehri keşfe çıkıyoruz. Kırmızı kale (red fort), sonra lotus temple. Hiç biri bizi fazla açmıyor. Biraz alış veriş yapıyoruz, sonra otele dönüyoruz.  . Hava kararırken, tüm seyahatin kutlamasını Hilton’un pırıl pırıl havuzunda yapıyoruz. Sonra Hindistan’da yaşadığımız onca şeye tezat olarak, Hard Rock Cafe Delhi’ye gidiyoruz. Yolculuğun finalini dev hamburgerler, Pink Floyd, Rock balad’ları ile yapıyoruz. 
Konaklama: Son gün şımardık. Hilton Garden Inn Saket. Şımarmak için iyi seçim.


Taç Mahal gün doğarken

Delhi Red Fort


Delhi metro gezginleri
19 Mayıs Pazartesi: Artık yorulduk. Hepimiz dönmek istiyoruz. THY’nin sıcak konforunda (ve tam yanımızda çılgın jestlerle horlayan İvedik’le) yurdumuza dönüyoruz. İşte Elif, Derin, Deniz... Ne özlemişim sizi tatlıcıklar. Hangover son kez kahve içmeye gidiyor, şamata hikayeler. Sonra herkes kendi yoluna. Evde hediyeler açılıyor, çok keyifli muhabbetler. Erkenden yatılıyor. Şimdi 20 Mayıs saat sabah 7,00. İşteyim.

Yolculuğun özeti
1- Kaynaşma: 10 numara. Farklı dünyalar, aynı dünyada birleşti. Şamata, dalga dubara hep zirvedeydi. 
2 - Hazırlık: Tibet'e ancak organize tur ve rehber eşliğinde girilebiliyor. Öbür türlü vize ve permitleri alamıyorsunuz. Biz hesapta rehber almış gözükmekle beraber, tüm rotayı kendimiz belirledik, Tibet'te tek bir aracı kendimiz doldurabildiğimizden, yol boyunca inanılmaz doğaçlamalar yapabildik. Tibet'e gideceklere tavsiyem, başkalarına bağlı kalmamak adına, üç kişilik plan yapmaları (bizim gibi üç kafadar olurlarsa daha iyi) 
3 - Lojistik desteği: Biz Tibet'teki rehberin/ otellerin ayarlanması ve Nepal'le ilgili lojistik olarak Geziciyak'tan Sevinç hanım'dan büyük destek aldık. İyi katlandı bize doğrusu. Onun sayesinde gayet uygun bir maliyet çıktı. Buradan kendisine teşekkürler ediyoruz. İstediği Tibet kemik tarağı da bulduk !!!
4 - Alışveriş: Bir alışveriş fukarasından alçak gönüllü tavsiyeler. Bu bölgelerin pazarlık tarifesi, ilk teklif edilen fiyatın %40'ı. (Tayland'da bu %10 idi !!!) Tibet'ten dua çarkı ve fosil, Thamel'den mandala, Patan'dan singing bowl (evrensel Om sesini veren ses çanağı) Bhaktapur'dan ahşap oyma, Hindistan'dan yerel kıyafetler, her taraftan da incik boncuk alınabiliyor. Thamel, Katmandu'nun alışveriş merkezi. Her tür kamp malzemesi, marka montlar burada Türkiyenin yarı fiyatına...




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

FİLİPİNLER - SAKLI CENNET

Kendime ellinci yaş hediyesi: Güney Afrika, Zimbabwe, Zambiya, Bostwana

BALKANLAR - Arabayla Balkan Turu - 7 ülke - 3,500 km