İtalya - Toskana ve Cinque terre / bir minibüsçünün galaksi rehberi !!!

Taa Everestlere gitmeden evvel, Nisan ayında THY’den  Pisa uçuşlarını 99 EUR gibi abuk bir promosyon fiyatına yakalamıştık. Yine Cengiz’lerleyiz. İtalya’yı sekiz kişi bir minibüsle gezmeyi planlıyoruz.

Bu seyahat boyunca oluşan acı, tatlı tecrübeler sonunda, bir sonraki "minibüsçülerin" İtalya'da helak olmaması adına geniş bir "italyadan tüyolar" bölümü oluştu. Yazının sonunda...

24 Temmuz Perşembe - Lucca.
Pisa’ya indik. Europcar’dan internet üzerinden bir Vivaro kiralamıştık. Vivaro yerine bize dev gibi bir Fiat Dukato  veriyorlar.. Sigorta yapmak istermisiniz diye soruyorlar.  Biz de “No, we can protect the car” diye şarlatıyoruz. Bu lafı ileride çoook hatırlayacağız!!! Tüm bavullar zahmetsizce araca sığıyor. Herkes mutlu mesut. Bakalım bu heyulayı nasıl kullanacağız.
Lucca’da navigasyon bizi otele götürürken ara sokaklara daldırmasın mı, daracık bir sokaktan dönerken, “cııırrrtt” diye aracı yandan sürtmeyelim mi.  Dakka bir. Gol biir.. Tüm yüzler düşüyor. Arkadan aynı günde bir de haksız yere park cezası yiyince moraller iyice bozuluyor.
Sahil beldesi Viareggio’ya uzanıp, ufak bir deniz molası.Günün en iyi haberi, Lucca’da kaldığımız ev. Harika bir dubleks çatı katı. Çiçeklerle bezeli ufak bir teras. Katedrale dokunacakmış gibi yakın olmak. Çok güzel be kardeşim...



25 Temmuz Cuma – Cinque terre:
Bugün direksiyon bende. Güneye, Cinque terre’ye yüz kilometre kadar ineceğiz. Aynı Kaş-Demre arasını hatırlatan bol virajlı yollar, tepelerden güzel manzaralar. Buradaki beş kasabadan, görmek için Vernezza ve Manarola’yı seçtik. Vernezza’nın yolu daracık. Dukato’yla buzdolabına girmiş fil gibiyiz. Park yeri çok sapa. Aşağıya, kasabaya birkaç kilometre yürümek gerekiyor. Öğlen sıcağında biraz ofluyoruz, pofluyoruz ama renkli kasaba sokakları arasından sahile doğru yürümek keyifli. Meydandan denize girmek, sahil kahvelerinde takılmak, tepedeki kaleye çıkmak, yukarıdan kasabaya kuşbakışı (ve indiğimiz yokuşu otostopla çıkmak) güzel. Manarola’ya doğru tam yola çıkmışken ikinci talihsizliği yaşıyoruz. Daracık yolda bir motosikletle tokuşuyoruz. Neyseki ucuz atlatıyoruz. Ufak bir tartışmadan sonra adam bir şey talep etmeden gidiyor, ama bizim aracın diğer yanı da boydan boya çiziliyor. Dakka iki, goool ikiii !!!Manarola’da park ettikten sonra aşağıya bayağı yürümek gerekiyor. Ulan keşke La Specia şehrinde arabayı bırakıp, Cinque terre’yi trenle gezeymişiz. Manarola, tam karpostallık bir kasaba, sanki rengarenk bir çocuk resmi... Akşam yemeği, kasabanın günü batırması, renklerin koyulması, evlerin ışıklarını patlatması güzel, yukarı çıkmak ölüm. 


26 Temmuz – Lucca:
Lucca çok şirin bir şehir. Harika katedraller, tam merkezde eski bir Roma amfitiyatrosundan arta kalmış yuvarlak bir meydan, çevresine sıralanmış, çember boyunca dönen eski binalar ve tüm şehri sarmalayan yüksek surlar...Bu surların üzerinden bisikletle gezilebiliyor... Hayda bre...Kubilay’lar, Dolunay’lar sekiz bisikletle sefere çıkmaca. Şamata, eğlence, neşe, çocuklar cıvıldaşıyor, herkes çok mutlu. Elif’le gruptan ayrılıp, bisikletle pazara gitmek, öğlen yemeği için bol kayıntılı alışveriş yapmak, dönüşte de yağmur altında arka arkaya aheste takılmak çoook güzel.  Öğlen bizim evde şaraplı makarna partisi. Bu ev ruhumuza çoook iyi geliyor. Hiçbir şey yapmadan bir ay Lucca’da “sadece çatı terasından etrafı seyrederek” aylaklık edebilirim. Kendimizi “yuvada” hissediyoruz. Öğleden sonra, kaybola kaybola ana hedefimize ilerlemek. Torre Guinigi, tepesine ağaçlardan yemyeşil bir şapka kondurulmuş kule ! Gerçekten buraları ilkokul çocuklarının gazlı kalem resimlerinden fırlamış gibi... Yukarıdan manzara nefis. Bir yağmur yağıyor, bir güneş açıyor, şehrin renkleri “ressamın her fırça darbesinde” durmadan değişiyor. Evimize geliyoruz, yavaşlıyooruuuzzz... gündüz vakti beyaz şarapların dibine vuruyorum. Şimdiye kadar, İtalya’nın yıldızı, salaş, şirin, sıcacık çatı katımız...




Lucca Konaklama: Terezza San Martino: Harik  bir çatı dubleksi, Ev sahibi Riccardo harika, İtalyadaki en uygun fiyatlı konaklama: 95 EUR günlük. Keşke daha uzun kalaydık burada...
Bölge hakkında kısa bilgi: Cinque Terra, Lucca, Viereggio: İtalyan Riveria'sında La Specia şehrinin altında kalan sarp yamaçlara kurulmuş beş ufak sahil kasabasından adını alan,  "beş toprak" manasına gelen bölge. Aynı Kalkan gibi doğal nedenlerden dolayı gelişimi sınırlı olmuş, iyi de olmuş. Biz bu beş kasabadan en bilinenleri olan Vernezza ve Manarola'yı gezdik. Buraları virajlı ve yollar çok dar.Ayrıca park alanlarının kasabaların kilometrelerce yukarısında kalması sebebiyle araçla ( hele hele büyük araçla) gezilmeye pek müsait değil. La Spezia'dan trenle (kişi başı tüm gün 12 EUR) tüm kasabalar gezilebiliyor.
Lucca, harika bir yer. Opera üstadı Puccini'nin doğum yeri. Dom, Şehir surları, Amfitiyatro öne çıkıyor. Bisikletle gezin. Burası yaz dönemindeki müzik festivalleriyle ünlü. Bazıları halka açık. biz birine denk geldik.
Viereggio, Lucca'dan 20 kilometre uzakta turistik bir sahil kasabası. Upuzun kumsallar, ama denizde pek iş yok.

27 Temmuz  San Gimignano – Siena:
Bugünden başlayarak, üç gün Toskana’ya dalacağız. İlk durak, yüksek taş kuleleriyle Toskana’nın Manhattan’ı olarak adlandırılan San Gimignano. Kasabaya varıyoruz da varmasına, arabayı park edecek bir yer yok. Herkesi boşaltıp, Cengiz’le arabayı anasının nikahına götürüyoruz. Abartmıyorum, kasabanın dışında yemyeşil kırlardayız artık. Bizimkileri tam bir saat sonra bulduğumuzda, “Oooh, şehri dolaşıp öyle geldiniz demek” nidalarıyla bir güzel fırça yemek !!! Çok turistik, çok züppe, çok paragöz. Bir kuleye çıkmak için 8 EURO verilir mi lan. En yüksek kule, 54 metrelik Torre Grossa... Manzara muazzam. Empresyonist tablolardan fırlamış gelmiş yemyeşil Toskana vadisi, kırmızı kiremetli küçük ortaçağ kasabası ve altımıza serilen diğer manhattan kuleleri. Ben Grossa'nın saçaklarına uzanmış, aşağıya ayaklarını sarkıtan… Toscananın içinde eriyen…
Yola devam, hayatımın en büyük aşkı Siena’ya varıyoruz. Gezdiğim katedrallerin gelmiş geçmiş en güzeli, çift renkli, zebra kılıklı Siena Duomo. Palio meydanı, kopan fırtına, sağanak yağmur, sonra Palazzo Publicca üzerinden gülümseyen gökkuşağı, renkler bir sönüyor, bir parlıyor. Palio’da yemek, çok lezzetli bir “pasta”. Biraz lüküs takılmaca
Siena konaklama: Piazza Paradiso: Doma çok yakın, personel çok sıcak, 4 kişilik oda140 EUR
Siena ve San Gimignano için tavsiyeler: Siana, bana göre her zaman İtalya'nın zirvesinde yer alacak. Sakın kaçırmayın. Gotik tarzda yapılmış Duomo'nun üstüne bir katedral tanımam. Palio yarışları, yaz aylarında iki kez düzenleniyor. Meydanı 70-80,000 kişi dolduruyormuş. Ana meydan Piazza Campo'da cappucino'larınızı yudumlayın.San Gimignano'ya pazar günü gitmekten kaçının. park yeri bulmak istiyorsanız erken gidin.
Lucca - Siena yol bilgisi: San Gimignano 78 km, oradan da Siena bir 42 km daha... Tali yollar, hız yapmaya müsait değil.





28 - 29 Temmuz – Pienza:
Sabah erkenden Siena’da kendimle başbaşa. San Francesco basilikasında müzikli sabah ayini...küçük bir pastanede keyif kahvesi.  Sırada Zebratik Dom’un içine sokulmak var. Esher’in şaşırtıcı iluzyonlarını gölgede bırakan karanlık, mistik ve top estetik bir mimari... Hepimiz bayılıyoruz. Öğlen Montelcino kasabası, artık park stresinden yorulduk be kardeşim. Sonra Agro Tourismo. Toskana’nın yeşilinden fışkıran beş odalı butik Hotel Rotello. Ama kimsecikler yok, iki gün burası bizim malikanemiz... Çocuklar havuzda azıyorlar, biz yumuşacık, ferah Toskana panaromasında kendimizi rehavete teslim ediyoruz. Akşam yemek masasını dışarıya kurdururuz.  Tatlı ahçımız Luicci maskaralıklarıyla hepimizi gülümsetiyor. Toskana vadisi alacakaranlığa girerken, geceyi kucaklarken, ufuktaki küçük kasabalar bir bir ışıldamaya başlarken, uzaklarda bir yerlerde gök gürlerken pastanın ve şarabın derinliklerine dalmak...
Bir sonraki gün yağmurlu. Montepulciano’dan şarap alışverişi. Geri kalan zamanı malikanemizde geçirmek. Yine kimsecikler yok. Derebeyleri gibi hüküm sürüyoruz.
Toskana konaklama ve tavsiyeler: Hotel Rotelle. aile odası 145 EUR. Toskana'ya gelip, çiftlik tarzı otellerde kalmak ve buranın havasını teneffüs etmek olmazsa olmazlardan. Yavaşlamak için bire bir. Montelcino'da pek bir şey yok. Ama Montepulciano, Alacakaranlık'ın son filminin çekildiği yerlerden biri. Çekim esnasında dünyanın dört bir tarafından gelen üçbine yakın genç kız iki hafta yağmur falan dinlemeden kasabanın sokaklarında sabahlamış. Ergenlere duyurulur. Toskana kırmızı şaraplarıyla ünlü. Fiyatlar makul. Nobile di montepulciano tavsiye edilir.
Yol bilgisi: Siena'dan Montalcino'ya 40 km, oradan Pienza'ya 23 km daha...Montepulciano, Pienzadan sadece 20 km.



30 - 31 Temmuz – Floransa:
Sabah pırıl pırıl bir hava. Bahçede mükemmel bir kahvaltı. Sonra yola koyulmak. Öğlen Floransa’dayız. Klasik rutini takip edip herkesi otelde indiriyoruz ve arabayı tarif aldığımız bir otoparka götürüyoruz. Bumperdan geçip tam kapalı otoparka girecekken,” Cengiz, duuurrr!!!” Ulan garaj girişinin tavanı alçak, az kalsın Dukato’yu cabrio’ya çeviriyorduk. Bumper da kapandı arkamızdan, kaldık mı cascavlak!!! Cengiz oraya, ben buraya kafası kesik horozlar gibi koşuşturup duruyoruz. Koskoca otoparkta bir Allahın kulu yok, iyi mi. Artık sinir krizleri geçirmek üzeriyim. Cengiz bu arada acil otopark telefondan bir italyanı bulmuş, neyseki bumperı açtırıp kurtuluyoruz. Bırrrr…

Gezmeye başlıyoruz. Pasta fırınından yeni çıkmış, şekerlemeli harika Duomo işte karşımızda. Hemen önünde dünyanın en güzel kabartma bronz kapılarına sahip sekizgen San Giovanni vaftizhanesi. Hava neyseki serin. Dünyanın en ünlü yaya köprüsü olan Vecchio, manzara tepesi, oflaya poflaya çıkmışız, tam tepede sağanağa yakalanmak ve kaçışmak, dönüş yolu. Herkes kendini aşıyor. Bugün on kilometreye yakın yürümüşüzdür. Hotelde değil, gençlik hostelinde kalıyoruz. Çok gırgır yavvv... Gencecik çıtırlar arasında dinazorlar gibi dolanmak. Çocuklar çok eğleniyor ama. Yemeği de hostelde uygun fiyata hallediyoruz. Tepeden de müthiş bir Floransa manzarası. Ödediğimizin kat be kat fazlasını alıyoruz buradan. 




Bir sonraki gün sanat turuyla geçiyor. Uffici galerisi, Boticelli, Venüsün doğuşu, öğlen Galerria Academia, muhteşem Davut heykeli. Vecchio sarayı, şehrin ikinci büyük meydanı olan Piazza della Signoria, meydanı dolduran ve şiddeti estetize eden (ne kelime be!!!) mükemmel heykeller. Hele hele Persues, elinde kafası kökünden koparılmış Medusa başıyla mükemmel... adamı yerinde mıhlıyor. 25 sene evvel bunları ıskalamıştım. İyi geliyor.





Floransa konaklama ve tavsiye: Plus Florence Hostel: Şehrin içinde 4 kişilik (ranzalı) oda 100 EUR. Ah gençlik, vah gençlik. Kesinlikle tavsiye edilir. Floransa o kadar bilindik ki, ek tavsiyem yok. Sadece büyük müzelerin biletlerini bir gün önceden ana meydandaki ufak büfe tarzı ticket office'lerden alın, birazcık fazla ödeyin, bir gün sonra kuyruk beklemeyin. Müze biletleri 18 yaş altı çocuklar için sadece 4 EUR.
Yol bilgisi: Pienza - Floransa; 130 km

1-2 Ağustos – Venedik:
Floransa – Venedik yolu çok güzel. Öğlen Venedik’in yanı dibindeki Mestre’deyiz. Arabayı bırakıp, Elif için seyahatin ana temasına, Venedik’e giriyoruz. Elif bayılıyor. San Marko meydanına dek yürüyoruz. Güvercinlerle sevişmek harika. Derin bayılıyor. Hoş bir akşam yemeği. Venedik, gece daha güzel, daha gizemli...
Bir sonraki gün hanımlar alışverişte, erkekler bir kafede keyif, muhabbet. İyi geliyor. Öğlen bayıyoruz. Her yerde yolunmuş kaz muammelesi görmekten bıktık. En küçük kasabasından, şehirlerine kadar bunların züppeliklerinden, paragözlüğünden ve sevimsizliğinden artık bana gına geldi. Bir sürat teknesiyle kanal turu. Akşam yemeği ve zamanlıca otel.
Konaklama ve tavsiye: Mestre'de Elit hotelde kaldık. Günlük 150 EUR ödedik ve kesinlikle tavsiye etmiyorum. Mestre Venedik'in yanı dibinde. Arabayla gelenler için ideal konaklama imkanları sunuyor. Venedik'e ulaşmak otobüsle sadece 10 dakika. Venedik'te gondol tarifesi 80 EUR, max. 6 kişi. Biz iki aile 140 EUR ödeyip sürat teknesi kiraladık. Avantajı, tüm Venediğin ana kanallarını, içini dışını geziyorsun, ancak gondollar gibi kılcal damarlara giremiyorsun. Vapuretto'lar da (şehir hatları) kişi başı 7 EUR.
Yol bilgisi: Floransa - Venedik otoban; 259 km


3 Ağustos – Pisa:
Öğlen Pisa’dayız. Sona geliyoruz artık. Anasını sattığımın memleketinde Pazar günü açık market yok. Uzun aramalardan sonra neyseki bir Carrfeur buluyoruz da bol bol peynir, şarap alıyoruz. Kaldığımız evde güzel bir öğle yemeğiyle kendimize gelmek. Öğleden sonra bizim eğik şapşal kulenin yanındayız.  Bu absürdlüğü görünce neşeleniyoruz. Aaa yukarıya çıkılıyormuş meğer. Bu "yokuş aşağı-yokuş yukarı" kuleye tırmanmak da bir alem resmen. Ruhumuza iyi gelen bir akşam yemeği, Akşam, Dukato’nun ve İtalya’nın bize oynadığı son oyun. Gece onbirde park yerinde apışıp kalıyoruz. Herifler dükkanı kapayıp gitmişler. Zar zor telefonla uğraşıp parkı açtırıyoruz, bu sebeple ilave bir 30 EUR daha bayılıyoruz. Valla anamız bellendi leyynnn... Gülelim mi, ağlayalım mı artık...
Konaklama ve tavsiyeler:: B&B Soleluna: Şehrin biraz dışında, bulması zor bir aile pansiyonu. Fiyat 90 EUR. Son gece için ideal. Pisa, sadece Pisa kulesi değil. Kule, yemyeşil bir alan üzerine kurulmuş olan bir kompleksin. mücehver taşı. Ama kompleksin diğer yapıları olan dev vaftizhane (İtalya'nın en büyüğü) ve Dom, bizim deli kuleyi çok güzel bir şekilde tamamlıyorlar.




4 Ağustos:  eve dönüş...

İtalya'dan tüyolar::
  1. Sakkııın büyük minibüs filan kiralamayın... küçük araba... sokaklar çok dar, park yeri bulmak güç, beni daha fazla konuşturmayın
  2. Kiraladığınız aracın sigortasını illaki yaptırın... sonra bizim gibi ağlamayın
  3. Parkometrelere dikkat. Aldığınız biletin saati biraz şaşınca, caaart cezayı cama yapıştırıyorlar.(park cezası 40 Euro'cuk)
  4. Navigasyon olarak, Cengizin cep telefonuna indirdiği Sygic çok başarılı. Yolu iyi anlatıyor, hız limitlerini güzel uyarıyor.
  5. Otobanlar, Türkiye'dekilere rahmet okutacak kadar pahalı
  6. Yakıt ucuza diye heveslenmeyin. Bizimkine yakın.
  7. Kalabalık aile gidiyorsanız, mutfaklı apartment tutun, ara ara kolları sıvayıp makarnanızı kendiniz yapın. İş markete gelince, fiyatlar hayli makul... Elif'in yaptığı pastalar, çoğu lokantadan daha iyiydi.
  8. Biraz makul yemek istiyorsanız ristorante'lerden ziyade aile lokantaları, trattoria'ları seçin. Makarna = Pasta
  9. Küçük şehirlerde pazar günü açık olan market falan bulmak zor. Alışverişlerinizi hafta içi yapın...
  10. Küçük kasabalara yoğunlaşın, büyük şehirlerden kaçının. Genelleme yapmak istemiyorum, ama züppelik, paragözlük çok yaygın. Küçük yer, büyük yer farketmiyor. Zırhınızı giyip, dışarı çıkın.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

FİLİPİNLER - SAKLI CENNET

Kendime ellinci yaş hediyesi: Güney Afrika, Zimbabwe, Zambiya, Bostwana

BALKANLAR - Arabayla Balkan Turu - 7 ülke - 3,500 km